Eğitimin çok tanımı yapılmakta.
Örneğin bize göre olanını yazalım: Canlının gizli kalan gücünü ortaya çıkararak, en üst kaliteye yükseltme işidir.
Sonrasında, kaliteli bir üretimdir, amaç. Kalite, eleman, malzeme, makine ve programın kaliteli olması ile gerçekleşir. Birinin kalitesiz olması diğerlerini olumsuz etkiler. Çok iyi bir öğretmen olsa da, yetersiz bir program, yetersiz bina, yetersiz malzeme ile insanı kaliteli yapamayız.

Ayrıca; eğitilen kişinin yazılımı-genleri elbette çok çok önemlidir.

Foto: Şakir Sağlam / Sinop, Nükleer Karşıtı Platform etkinliklerinden.

Anımsarsınız; 1992 yılında istifa etmiş bir hükümetin Milli Eğitim Bakanı olan Avni Akyol giderek ayak, üç ay kala birden bire bir uygulama başlattı: KREDİLİ SİSTEM.

Bu sistemin üç ayağı vardı: Öğretmen+bina+kitap (program)dı. O biliyordu ki; bu sistem harika bir sistemdir. Böyle bir sistem HALKIN ÇOCUKLARINA YARARLIDIR. Bu yararlı programı öyle bir konuma getirmeli ki, tartışılamayacak konuma düşürmek gerekir ki bu ülke böyle bir deneme yapamasın, yapmaya kalkmasın. Bunun da yolu, pat diye, hazırlanmadan uygulamaya başlarsın. Başarısız olur. Halk olumsuz yargılar. Yıllarca bu yargı silinemez, ortadan kaldırılamaz. Buna benzer bir uygulama yıllardır inançlar üzerinde oynanıyor. İnançlar politikacıların ellerinde oyuncak. Bu yolla kurgulanmış, etkileri olumsuzlaştırılarak artırılmıştır dünyada. Yüz yıllardır bu olumsuzluktan, sermaye işine geldiği gibi yararlanıyor. Günümüzde seçimleri göz önüne alınca, her şey netleşiyor değil mi? 2015 seçimlerini bir bu gözle değerlendirir misiniz?

Akyol uygulamaya başladı. Oysa gerçekte bu üç ayaktan hiç biri hazır değildi. Başarısız olacaktı. Belliydi. Öyle oldu. O sistemi yaşayanlardan, bu gün savunan yoktur. Hedef zaten bu sonu hazırlamaktı. Asla iyi niyete sığınılmasını doğru bulmuyorum. Eğer hedef olumluluk olsaydı; 60 yıl önce uygulanan ve UNESCO tarafından ÖRNEK EĞİTİM MODELİ olarak kabul edilen KÖY ENSTİTÜLERİ vardı gözler önünde. KREDİLİ SİSTEM, zaten o modelden yararlanılarak geliştirilmişti. Ben o sistemin içinde üç yıl öğretmenlik yapmış biriyim. Resim öğretmenliği sırasında zorluklarım oldu. Evet oldu. Ancak bana güvenen bir okul müdürüm sayesinde tüm olumsuzlukları aştık. Sonucu söyleyeyim: 28 resim öğrencimin 22 si Güzel sanatlar fakültesini kazandılar aynı yıl. Hiç reklama girmeden konuşuyorum. İsteyen araştırabilir. Kayıtları var.

Kadıköy Kız Lisesi-1994

Sanat tek başına kurtarıcı olamaz. Ama O, İNSANI YARATIR.

Eğitim bir süreçtir. Amaç insandır. Buradaki “insan” gerçekte “canlı” düşünülerek yazılmıştır. İnsan, fiziksel ve tinsel olarak bir bütündür. Sağlıklı bu ikili, sağlıklı birey demektir. Sağlıklı birey, güzel görünür. Güzel görünen, onun yaydığı güzel enerjidir.

Çünkü; O, Güzel insandır.

Güzel insan; güzel dillidir, güzel işlidir, güzel giysilidir, güzel çevrelidir.
Güzel insan; haklara saygılıdır. Hakları ve özgürlükleri geliştirir.
Güzel insan; Sorumluluk alır. Kararlıdır. Tutarlıdır.
Güzel insan; güzeli çirkinden ayırır. Güzellikler üretir, çirkine yer bırakmaz.
Güzel insan; İnsana değer verir. Bilimden, emekten yana olur.
Güzel insan; dostluğa değer verir, başkalarının gelişimine de katkı verir.
Güzel insan; başkalarıyla yarışmaz, kendini aşmaya çabalar. Çalışkandır.
Güzel insan; soru sorar, yanıt arar. Her söylenen inanmaz.
Güzel insan; DİN, DİL, IRK, CİNSİYET ve BÖLGE ayırımını çirkin sayar.
Güzel insan; dünyadan ayrılsa bile ürettiği kalıcı yapıtlarıyla dünyayı ışıtmayı sürdürür.
SANAT EĞİTİMİ; böyle bir insanın gelişimine katkı sunar.

Eğer eğitim kurumları ve aileler; çocuk eğitiminde sanatı uygulamıyorlarsa ya da var olan sanat programları; programlardan kaldırılıyorsa; orada bilinçli olarak toplumu bilimden-gerçeklerden-insandan koparıp, dünyaya düşman olarak yetiştirmeyi planlamışlar demektir.
Sanat çalışmalarının yerine ne konmaktadır? Ezbere dayalı programlar. Kısaca, insanları oyalayacaklar programlardır bunlar. Gelişemeyen insan beyni; artık her türlü olumsuzlukla ilgilenecektir. Yanlışlığın, çıkarcılığın, kumarın, kısaca yeraltı dünyasının pislikleriyle ilgileniyor duruma düşürülecektir. BU SERMAYENİN BİR OYUNUDUR. İnsan olma erdemi başka şeydir elbette. Nedir o ? Adını net koyalım: Güzelliklerle yaşama erdemliliği.

Yenice Ülkü İlkokulu, bando ekibi. 1973 (Bu çok zor işi başarabilen çocukların en büyüğü 12 yaşında)

Köy Enstitülerinin programları, yaparak yaşayarak ilkesine dayalı ve serbest alanlarda uygulamalar ile doluydu. Sorgulayan akıl, tüm başarılardan mutluluk duyan yürekler, paylaşarak iş başarma mutluluğunu tadanlar hep birlikte öğreniyorlardı. Köy Enstitülerini kapatıp, Öğretmen Okulunu açtıklarında, tüm uygulamalar dört duvar arasına sıkıştırılmış oldu. Yıkım başladı. Tüm o güzellikler ezber uygulamalarla yok edildi. 66 yıl sonra 2020 Türkiye’sine bakanlar, bu sonuçları görebilirler.

İşte; GÜZEL İNSAN; tüm bu yıkımlara karşı direnecek, yurtseverliğini gösterecek ve yurdunu yaşanası bir dünya ile buluşturacaktır.

Bu O’nun insanlık onuru, evrensel sorunudur.

GÜZELLİKLE…