Boyama Kitabı hakkında şaşırtıcı gerçekler.

Boyama kitabının beş cinayeti hakkında bildiklerinizi yeniden gözden geçirmeye çağırıyoruz.

(Bu başlığı özellikle koyduk.)

Cinayet, adam öldürmek.(TDK Türkçe Sözlük)

İşte boyama kitapları, öldürmeye tam teşebbüsten tutun da sakat bırakmaya değin varan bir çok suçu gerçekleştirmektedir.

Ne adına: Sanat adına. Yok! Eğitim adına. Yok! Öğrenmek adına. Yok! Tek, para kazanma adına!.

Boyama kitapları, basılmamalıdır.”

Boyama kitaplarının hiçbir eğitsel değeri yoktur.

Hemen yerine ne yapacağımızı, yapılması gerekeni öncelikle anlatalım.

Boyama kitabı hazır çizimler sunma işidir. “Çocuğun işini, zorluklarını kolaylaştırma” biçiminde sunulmaktadır. Oysa benim sunumumda tam tersi bir durum vardır:

Çocuğa zorlukları da kolaylıkları da sunmalıdır. Bize düşen görev çocuğa yol olmaktır, gelişimine destek olmaktır. Araç, gereç ve ortam hazırlığı yaparak destek olmaktır. Sorunlarını kendi çözecek donanımda olabilir. Sorunu birlikte çözebiliriz ama biz çözmemeliyiz. Sorunu biz çözüyorsak, zaten ona saygısızlık etmiş, onu hiçe saymış oluruz. Çocuğa saygı duyarsak, kendine güvenen, özgür, deneme meraklısı, çalışmaktan keyif alan kişilik oluşturur. Bu gelişimdeki çocuk sorununu zaten çözer. Zorluğu da keyfi de çocuğun hakkı olarak görmek gerekir.

(NOT: Üç resmi çeşitli kaynaklardan aktardık.)

Resim-1a ………………………………………………………………….Resim-1b

Bu örnek resmi ele alalım: Resim-1a hazır çizim verilmiş. Ya benzer çizim ya da boyama isteniyor çocuktan. Büyük bir olasılıkla resim üzerinde de konuşulmamıştır. Çocuk resim yaparken, genel bir kural vardır: Çocuk algıladığı, bildiği kadarını çizer, boyar. Bu resimde olmayanları da çizebilir, olanları da çizmeyebilir. Kendi kararı olmalıdır. Bırakılsa zaten iyi kötü bunları çizer ya da boyar. Aynı konuda belki, büyük bir olasılıkla başka şeyler çizmek isteyecektir. Aynı renkler yerine, renkleri de başka olabilir. Olsun isteriz.

Ancak, hiç gelişmeyen bir birey yapılandırılmak istenmektedir.

Resim-2

Bu resim çocukça mı? Kaç yaşındaki kişi çizmiştir sizce?

Ana okulları, okul değildir. Hadi diyelim ki; okul öncesi eğitimin olması gerekli ki; öyle. Programı, görevlileri, binasının tasarımı çocuğa görelik ilkesi ile yeniden kurulmalıdır. Statüsü ile ne yaptıkları belirlenmelidir. Görevlilerin görevleri belirlenmelidir. Güvenilir, işini bilen görevliler yetiştirmeli, liyakate göre atanmalıdır. Veliler bir çok şeyi bilmek zorunda değildir. Onlar görevlilere güvenirler. Ama görevliler çocukları eğlendirip, uyutup zamanın dolmasını sağlıyorsa bir terslik var demektir. İşte bu durumda velilere de sorumluluk düşmektedir. Çocuklarının eğitim sürecini izlemek ana-babanın sorumluluklarındandır. Peşini bırakırlarsa yarın dizlerini döverler.

Bu yerleri ve görevlileri uzmanlar denetlemelidir.

Ana okullarında çocuklara verilen boyama kağıtları, acaba 3,5 – 6 yaş çocuklarına uygun seviyede mi? Bu resimler elbette büyüklere grafikerlere – ressamlara çizdirilerek, çocuklara verilmiştir. Demek ki, çocuğa verilen bu çizim çocuğa uygun değildir. “Ne tabi, çocuk çizemediği için büyüklere çizdirilir.” Gibi savunmalar gördüm, duydum. Büyük bireylerin tümüne neden yüksek atlama yaptırılmaz?

Resim-3a……………………………………………………………….. Resim-3b

Eline resim verilen çocuğa, daha işin başında “sen resim yapmasını bilmiyorsun” denmektedir. “Bilmiyorsun diye eline bu boyama resimlerini verdik” denmektedir. Bu resmi kaç yaşındaki ressam-grafiker çizmiş olabilir? O halde, bu resmi 5 yaşındaki, ne bileyim 3 yaşındaki çocuktan yapmasını nasıl isteriz? İsteme hakkımız yok. Niye verdik ? Kitap hazırdı. Uydurma yanıtlar, bunlar. Üstelik bu yanıtların eğitim değeri de yok. Ayrıca, parası da veliden çıkar. Eğitim harcamalarının içinde kaynadı belki de.

Gerisi yok. Söz bitti.

Çocuğun tarafından bakılınca ise durum şudur, büyük olasılıkla: (Belki de bu sorular çocuğun aklına gelmiyordur. Belki de biz, büyük olarak deneylerimizden çıkardığımız sonuçlarla böyle konuşuyoruz.)

Ben şimdi bunu nasıl yapacağım? Ne kadar zor. Elim titriyor. Ya benzetemezsem! Ya aynı rengi bulamazsam! Çizginin dışına taşarsa, bana ne derler acaba? Rezil olacağım. Çok korkuyorum. Ya, hiç yapmasam mı? Şimdi bir mızıkçılık çıkarsam olmaz mı? Karnım ağrırsa. Tuvalete mi gitsem yoksa? Uykum gelse de olur. Kağıdı yırtabilirim, boyayı kırayım en iyisi…

Denemeye gücü olamayabilir. Her şeye karşın bazı çocuklar dener. Ama bir iki kişi dışında başarılı olan da çıkmaz. Sonuç: Başarısızlık.

Özetlersek:

1- Hayal gücü açısından: Çocuk resme başlarken hayal kurar, o resmi yapmaya başlayabilir de vaz geçip başka bir şey de çizebilir. Boyama kağıdı ile, hayal gücünü kullanma zorlaşır. Hayal gücü gelişimi engellenmektedir. Kullanılmayan bu güç gelişemez.

2- Sınırlar açısından: Her çizgi bir sınırdır.Sınırlar, kurallar konmuştur, kıpırdama, ayağını uzatma,…Gibi komutlara dönüşmüştür. Korku ve güvensizlikle karışmıştır. Kurallar olmalıdır elbette. Kazanılmasını istediğimiz kurallar, uygulama ile, iş içinde yaparak-deneyerek kazandırılmalıdır.

3- Korku açısından: Başaramama korkusu, hatta tehdit yaratılmıştır. İş yapmak yerine hilelerin önü açılmıştır. Çocuk bu beladan kurtulmanın yollarını düşünmeye başlamıştır bile. Giderek iki yüzlülüğe doğru dönüşmüştür. Çocuk, sorununu bir başka yolla çözmeye, hile kullanmaya zorlanmıştır. Bu koşullarda kişilik gelişemez. Kişilik erozyonu başlamıştır…

4- Güvensizlik açısından: Güvensizlik büyük tehlikedir. Görevlilere güvenmeyen, kendine güvenmeyen kişilik isteniyorsa ancak böyle olur. Oysa, çocuk korkusuz yetiştirilmelidir. Kendini ortaya koymaktan zevk almalıdır. Şımarıklıktan söz etmiyoruz. Bu gidişle çocuk, geride durmaya, susmaya başlar. Çocuk neşesiz olur. İs yapmak istemez. Yemekten bile kesilebilir. Yaşama sevinci kırılabilir. Bir şey yapamayışı, işe yaramayan biri olma duygusuna, giderek kendine düşman olmaya dönüşebilir. İntiharlar olabilir.

5- Kararsızlık açısından: Başarısızlığı kolayca görebilirsiniz. Kararsız birey zekasını kullanmaya zahmet etmez, denemez. Birileri yapar zaten. Onlara uyar. Söylenenlere dinler, kolayca yerine getirir, yapar. Uyuşturucuya bulaşmak kararsızlardan çıkar.

Karasızlık en son vurgundur. İki arada bir derede kalan bireyi yönetmek en kolayıdır. Bu tip bireyler büyüdüğünde, iş kuracağı, eş seçeceği, yol bulacağı, oy kullanacağı, hak arayacağı zamanlarda; kısaca her yerde yönetilecektir.

Oysa, kararlı birey her yerde seçimini belirler, tavır alır. Hakkını arar. Hakkını da alır bile.

Görüldüğü gibi, olumlu bir uygulama ile boyama kitabının olumsuzluklarını anlattık.

Seçim sizin!

Şimdi son birkaç söz:

  • 12 Eylül 1980 sonrası yıllarda, Ankara’da 8 US’li eğitim uzmanı çalışmıştı. Ayrıca, kaç bin dolar ücret almışlardı. Neden Ankara’daydılar o görevliler? Bizim koskoca eğitim profesörlerimize ne olmuştu?
  • Tüm bunlar planlı bir biçimde uygulanıyor da haberimiz bile olmuyor mu muydu?
  • Eğitimciler, ana-babalar, yetişkinler sınıfsal göz boyamacılığından kurtulup, kendi yerlerinden bakabilirler mi bu sorunlara? Yoksa hastalıklı toplum, hastalıklı bireylerle daha çok uğraşmak durumundayız.
  • Kapitalizm kirlidir. Haliyle kapitalist toplumu da kirletir. Bu durumda kişilerin-bireylerin de kirli olma olasılığı yüksektir. Temiz bireyleri yetiştirme çabaları boşa gitmemelidir. Kirliliğe bulaşmamış ya da kendini korumuş olan bireyler çabanızı kolaylaştıracaktır.

Şakir Sağlam / 18.05.2010 – İstanbul