Yaşamdan Notlar


Trabzon ili, Beşikdüzü – Türkelli Köyü’nün yoksul ailesi Ayşe ile Osman, 1950 gücük ayının 28 inde çelimsiz bir uşak ederler. Adına Şakir derler. O kış çok kar vardır, 2-3 metre. Evin penceresinde kurtlar gezmektedir. Aile soğuktan korunamaz ama bahara da varırlar. Ölümü atlatırlar.

İşte böyle başlar macera.

İsinuğu Deresi Köprüsü
İsinuğu Deresi -Köprü

Bu fotoğraf köyümün deresi; İSİNUĞU DERESİ’ndedir. Araba yolumuz yoktu. 1965 yılında olmalı, bu dereden seller sular arasında, önce o köprü ayağı olan koca kayaya tırmanır, sonra şu gördüğünüz harika köprüden geçer, yürüyerek Beşikdüzü’ne ortaokula giderdik.

Beşikdüzü Ortaokulu -“kübik mimari” – yıllar sonra yıkıldı. Orta I’ de türkçe öğretmenimiz bir öykümü beğenerek bana “Ömer Seyfettin” demişti. Bunun üzerine Okul Müdürümüz kütüphanenin anahtarını vermiş ve istediğin zaman gir oku demişti. Çünkü; odasından geçiliyordu. Çok mutlu olmuştum.

Ortada sırada sağda…Zonguldak kömür işçisi…

*12 yaşında, göğsünde uyuduğum babamı kaybettim. Tanrıya isyanın bini bir para! “Neden benim babam, tek O’mu kaldı?”

* Trabzon Öğretmen Okul!nu yatılı bölümünü ilk yıl kazanmak. Ama! Beşikdüzü Ortaokulu son sınıfta matematikten on üzerinden 4,5 alarak tek dersten bir yıl beklemek. Boş gezeceğine işe yara, yaramayı böyle anlayan anam beni imam amcama gönderdi. Türkelli’de müezzinlik. İmam amcam bana Kuran dersi verirken şaşırmıştı Kuranı okumaya başlamama. “Eeee! Sen okuyorsun zaten.”

*Aynı yıllarda verem bulaştı yakama. Kaç yıl sonra İstanbul’da “temizsin gelme” dediklerinde yeniden doğuş. Beşikdüzü’lü Sağlık Memuru Eyüp Abi’ye saygıyla…

*İkinci yıl gene Trabzon Öğretmen Okulunun yatılı bölümünü kazanmak. (İki yıl sonra Kardeşimi de o okulun kapısından içeri almak.)

*Öğretmen okulu için Trabzon yollarındaydım sonraki yıllarda.

*Trabzon Öğretmen Okulu, ÇAKIL dergimizdeki şiir- öykü yazılarım,

Burada sınıf arkadaşım Vursay Aldıkaçtı için bir not düşmeliyim. 50 yıl sonra anı defterine yazdığım şiir-notları bana gönderdi. 15-16 yaşlarında neler yazmışım. Öğretmen Okulunda Edebiyat öğretmenimiz Mehmet Albayrak, bir gün bu yazdıklarımı okumam için öğretmenler odasına çağırdı beni. Oku dedi şiirlerini. Sesim soluğum kesildi. Okuyamıyprum. Öğretmenim, “Burası senin de evin Şakir, sıkılacak bir şey yok, seni öğretmenlerin de dinlesin” diye beni yüreklendiriyor. Zar zor bir kaç tane okudum. Öğretmenlerim beni alkışladı. Sağ olsunlar. Çıktım. Ama bu ne heyecan!

Trabzon Erkek İlköğretmen Okulu basketbol takımı. (Demirci atelyesi sahibi Yılmaz abiye saygıyla…)

*Trabzonspor’un ilk basketbolcularından olmanın keyfi…”Bana göre değil diyerek” basketbolu bırakmak…

*Trabzon Erkek İlk Öğretmen Okulu Gezisi: 1967
Son sınıftayım.
Okulumuz şubat tatilinde gezi kararı alıyor. Ben okuldayım. Param yok eve de gidemedim. Okulda nöbetçilik yapıyorum, 25 öğrenciyiz anımsadığımca.
İşte gezi hazırlığı olunca kıvranmaya başladım. İstiyorum, çok istiyorum katılmayı. Çünkü basketbol takımındayım. Eee takım da gidiyor. Param yoksa gidemem. Kıvrandığımı gören Coğrafya Öğretmenimiz Cemil Gürgöze (ARKADAŞIM), gel dedi bakayım, ben sana borç veriyorum, anladın mı? (Yıllar sonra ödedim mi acaba?) Anladım mı anlamadım mı bilmiyorum ama gezi otobüsündeydim. Nasıl heyecanlıyım, sevinçliyim sözcükleri bulamıyorum, anlatamıyorum!
İlk durağımız Gümüşhane Öğretmen Okulu oldu. Çok arkadaş edindik. Basketbol maçını farklı kazandık.
Sonra Kop Dağı’ndaki kar gözümüzü korkutmuştu! Otobüsün boyundaydı. Geçtik.
Erzurum nasıl bir kentti böyle, kar altında yaşıyordu insanlar! Köy Enstitüsü kurulan okulu gezdik. Nene Hatun Kız Öğretmen Okulu bizi bağrına bastı. Ne çok Trabzon’lu öğrenci okuyormuş. Şaşırmıştık. Erzurum Lisesi ile yaptığımız basketbol maçında nasıl çılgınca tezahürat yapmışlardı. Maç bitip okula döndüğümüzde başarımızı, bizleri kucaklayarak göstermişlerdi. Maçtan gözümün önünde olan ikinci görünüm; Hasan Kukul öğretmenimiz iki elinin üçer parmağını ağzına sokmuş ıslık çalıyordu. Üçüncüsü ise resim öğretmenimiz Süleyman Saim Tekcan’ın maçta oyuncu olarak gösterdiği başarı idi. Güçlü bir takım olan Erzurum Lisesi Takımını yenmiştik. Çok mutluyduk. Ha Trabzon’dan bir not: Trabzon Lisesi basketbolda yıllardır şampiyon oluyordu. Trabzon Lisesinden Abdul Vahap unutulmaz elbette. Ama bizim takımı o yıl yenememişlerdi. Ne yazık ki; bizim okul bahçesindeki sahada yaptığımız maçta berabere kalmıştık. Şampiyonluk kaçmış, yine lise şampiyon olmuştu. (Takımdan arkadaşlarım, unuttuklarım olabilir: Başaran Yılmaz, Hasan Kasap, Burhan Demirel, Ahmet Özer, Şefik Sivrikaya, Mehmet ….,). İşte bu takımla gezideydik. Gelmiştik Tunceli Öğretmen Okulu’na. Bu okulda çok özel bir gece düzenlenmişti. Bizim okuldan sürgün bir çok arkadaş vardı. Yılmaz Bilgin de bu arkadaşlarımızdan biriydi. Yılmaz müzikte başarılıydı. Sahnede görmek istiyorduk. Sürgün cezası nedeniyle yöneticiler olmaz diyorlardı. Neyse! Aşıldı. Yılmaz çok güzel sesiyle herkesi mutlu etmişti.
Sonra Elazığ’a vardık. Çok heyecanlandığım bu kenti “Çayda Çıra” ile anımsıyordum. Ama çok daha fazlası vardı bu yörede. Bizi çok özel bir programla karşılamışlardı. “Çayda Çıra” gerçekten oynanmıştı. Mutluluğum da çok özeldi. Kocaman heykelleri gözlerimin önündedir hala, Harput’un. Beni en çok etkileyen ise, cüzzam (LEPRA) hastanesi idi. Elinizi bir yere sürmeyin denmişti. Hastalar felaket görünümdeydi. Dokunamıyor, konuşamıyorduk. Çok çeşitli görsel yaralar vardı. Çok korkmuştum. Hemen hastaneden çıkmak istiyordum. Anlatılanlar vardı mutlaka ama onlar yoktu bende. Çıktık. Ancak aklım orada, hastalardaydı.
Tam 55 yıl sonraya geldik. Yıl 2022. Bu hafta, Ocak ayının son haftası: Cüzzam Haftası. Ancak, cüzzamın kökü kazındı yurdumuzda. Yoksulluk, yokluk, doktorsuz, okulsuz, ilaçsız bir ülkede görünen bu hastalığın kökü kazındı yurdumuzda. 2008’den beri artık hasta yok. TÜRKAN SAYLAN bu hastalığın kökünü kazıdı. ÇAĞDAŞ YAŞAMI DESTEKLEME DERNEĞİ BAŞKANI TÜRKAN SAYLAN ve ekibi sayesinde o hastalar tedavi edildi. O hastaların çocukları da ÇYYD burslarıyla okullu oldular. Dönüp o yöre insanlarına günümüzde hizmet veriyorlar.
Saygıyla…

*Trabzon Öğretmen Okulu binasını sonraki yıllarda fotografladım. Öğretmenlerimizden bir bölümü.

*Öğretmen Okulu bitti, ilkokul öğretmenliğine başladım 17 yaşımda. Para nedir bilemezdim zaten, maaş da vermedi devlet dört ay. Yaşım küçükmüş. Öğretmen olarak atama yaparken büyük müydüm yoksa? Ortaokulda okuyan kardeşim de yanımdaydı.

Zanike Köyü-Araklı. Yeni okulumuzun bahçesini düzenliyoruz. 18 yaşındayım. En sağda (kazmayı kaldıran) öğrencim İsmail 16 yaşındaydı.

O koşullarda İstanbul Atatürk Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü sınavlarına gitmiştim. Araklı’da köşe başında kitapçı olan kişiden borç almıştım. (Not: Öğretmen Bey, yeter ki oku. Okuyanda param kalmaz demişti.) Nasıl sevinmiştim, nasıl! Kazanmışım da haber ulaşmamış adresime, ya da duyurmamışlar. Kaç yıl sonra öğrendim.

*İki yıl sonra Akçaabat-Düzköy Merkez İlkokulu yeni yerim. Kardeşim saydığım, daha kaç kişiyle birlikte Çakıl Gazetesi’ni çıkardığımız arkadaşım Türkçe Öğretmeni Mustafa Gündüz’le aynı evde kalmaya başladık. Çok kaliteli bir insan, çok değerli bir öğretmendi. “Bende hiç bir şey kaybolmaz ama hiçbir şey de bulunmaz” derdi. Daha sonraki yıllarda Mustafa Gündüz’e çok aramama karşın ulaşamadım.

*İlk sendika deneyimi. İlk-Sen kandırmacası, TÖS gerçekçiliği. İlk bildiri dağıtımı için köy yolları. İlk ceza ile ücret kesimi.

*Sınıf arkadaşlarım, kardeşler Saime Köşe ile Behçet Köşe’nin babaları adaşım Şakir Köşe Tarım KK Müdürüydü. Saime ile aynı okulda çalışıyorduk. Düzköy Ortaokulu’nda öğretmen eksikti, derslere giriyorduk.

*İlk resim atelyemi İlkokulumuzun boş bir dersliğinde kurmuştum. Düzköy Belediye Başkanımızı kan davası nedeniyle Ecevit’in Trabzon’da yaptığı salon toplantısında yaşamdan koparmışlardı.

* Askerlik sonrası Zonguldak-Çaycuma-Güzeloğlu Köyü. Ertan öğretmenin (sağda oturan) motosikletinin anahtarını kırmıştım balçık yolda, bana kızmamıştı bile…Selamla…Duvara yazdığım yazıyı yıllar sonra gittiğimde görmüştüm. Ama okul kapatılmıştı.

*12 Mart 1971 neden niçin yapıldı, anlamamıştım. Sonraki yıllarda tak tak kafama vura vura öğretmişlerdi.

*Sonra Yenice Ülkü İlkokulu. Bando ekibi ve Ortaokulda Resim öğretmenliği. Oradan Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü için İstanbul yollarındaydım 1976 da. Sanat kanalına akar yüreğim. Karabük’te bana okumam için atamam yapılana değin sağlık raporu vererek okumamı sağlayan doktoruma saygıyla.

*Kadıköy Kaptan Hasanpaşa İlkokulu ile Eğitim Enstitüsü’nü birlikte götürmeye çalışmak. TÖB-Der’li olmak. İlk tutukluluk; 12 Eylül 1980. İşkencelerden kısa bir süre sonra yine öğrencilere dönmek. Şair ile birlikte salıverildik. Bana ” koş şu tellerden bir an önce çık” demişti. Ama O da biliyordu ki, ülkeyi hapisaneye çevirmişlerdi.

*İlk nikah, tayin olmak isteyen bir öğretmen ile ama evlenmeden ayrılık. Ve yine kısa bir süre sonra eşim Handan ve yine kızımız Toprak ile buluşmak.

*İki Resim Eğitimi kitabımın Esin Yayınları tarafından basılması.

*Orta öğretime geçiş. Ümraniye Lisesi, Acıbadem İmam Hatip Lisesi. Aynı yıllarda İTÜ’de yüksek lisansı iyi derece ile kısa sürede tamamlamak. Sonra Kadıköy Kız Lisesi. Üç yılda, resim seçen 28 kızlarımdan 22 sinin fakültelere girmesi.

*Girmiş olduğum yol bu para ile yürümezdi. Kafam karışıktı bu yıllarda. Kapitalizm, sert bir yaşam koydu önüme. Seçimim yoktu. Zaman acımasızlığı dokumaktaydı. Haksızlıklara uğradım ve adaletsizlikleri fark ettim. İlerleyen günler güzel yurdumu 1980 faşist yıkımına doğru götürdü. O zorbalıkları yaşadım. Ama aklım, artık emek ile atmaya başladı.

*Sanatın gereksiz bir takım kişilerin elinde bozularak kullanıldığını, yoz ilerleyişini gördüm, canım acıyarak.

*1995 yılında SÜLEYMAN ÜSTÜN ve KANATLARIMIN SESİ adlı kitaplarımın Heyamola Yayınlarınca basılması.

*1995 yılından başlayarak, Birleşik Metal İşçileri Sendikası’na bağlı, Gönen Kemal Türkler Eğitim ve Tatil Sitesi’nde; Süleyman Üstün öğretmenimin yöneticiliğinde çocuklara yönelik “GÖNÜLLÜ GÖREVLİ” olarak çalışmak. Resim, yüzme öğretmenliği. NOT: 2022 yılında buradaki notlarım ve incelemelerimle yazdığım “Çocuk Resimlerini Okumak” adlı kitabım basılmayı bekliyor.

*17 yaşından beri ayrılmaz parçam olan resmi, fotografı, heykeli, şiiri, dilli kavalı sürdürüyorum. Ama “öğretmenlikle sanatın hiç bir dalı yükselemez” kararına vardım sonunda.

T resimlerimden…”işkencede”

*Bir çok deneyimden sonra bir manifesto ile FİGÜR RESMİNE karar verdim. Tresimleri üretmeye başladım.

Tsanat / Şakir Sağlam- 50. yıl (1965-2015)

*Güzelliklere attım her adımımı.

*Yaşamın dengesi güzelliktedir, güzellik dengedir.

Yıllar sonra Silifke’de bir kilise kalıntısında…
Foto Muhabirlik: Uluslararası IFJ basın kartı ile çalışıyor olmak.

Zor bir iş ama çok keyifli Foto Muhabir olmak.

GÜZELLİKLE.

“İLK”lerim

Her kişinin “İLK” leri vardır ya! Benim ilklerimden bazıları:

  • İlk, 6 yaşında iken; 34 yaşındaki kadına aşık olmuşum…
  • İlk resim övgüsünü, ilkokul 5. sınıfta Şükriye öğretmenimden almışım. Arkadaşlarım söylediler.
  • İlk, ortaokul 1. sınıfta Türkçe öğretmenim, bir öyküm için “Ömer Seyfettin” sanını vermişti. Bu öykü sonrasında, Beşikdüzü Ortaokulu Müdürü Mustafa Çaldağ, odasından geçilen kütüphanenin anahtarını bana vermişti.
  • İlk, çobanlık yaparken çakı ile yontarak eklemleri dahi belli olan insan figürü heykelimin aynısını, yıllar sonra Alman dergi kapağında görerek hem sevinmiş hem de şaşırmıştım.
  • İlk, şiirim ve öyküm, öğretmen okulunda iken edebiyat öğretmenimiz Mehmet Albayrak denetiminde, Raif Özben, Mustafa Gündüz, Zekeriya Saka ve diğerleri ile basımını ve dağıtımını Trabzon’da yaptığımız “ÇAKIL” dergisinde yayımlanmıştı.
  • İlk, Trb. Erkek İlköğretmen Okulu’nda “İzci Takımı” ile çok keyiflenmiştim.
  • İlk, öğretmen okulunda okul bağlama takımında çoban ( dilli ) kavalımla çalmıştım.
  • İlk, Trabzon’da Ahmet Selim Teymür, yönetimindeki “Klasik Türk Müziği Korosu” na beni de kabul etmişti.
  • İlk, öğretmen okulunda elitcimnastik ekibiyle Avni Aker Stadyumunda 19 Mayıs gösterisine çıkmıştım.
  • İlk, Trb. Erkek. İlköğretmen Okulu’nda demokratik seçimle öğrenci yönetim kurulunda görev almıştım.
  • İlk, lisanslı olarak “MARTISPOR” da basketbol oynadım. Sonra Martıspor katılarak, TRABZONSPOR kuruldu, lisanslı ilk basketbolcularından olmuştum.
  • İlk resim sergisine bir yağlıboya resim ile 1965 yılında Öğretmen Okulunda katıldım.
  • İlk kişisel resim sergimi Trabzon’ da açtım.
  • İlkler önemli mi böyle, bilmiyorum. Niye yazdım!!! Bilmiyorum…

Ama bildiğim üç şey var:

  • İlki, acılarımdan söz etmeyi yanlış buluyorum. Onları sanatımla anlatmaya yöneldim.
  • İkincisi; çok mutluluklar yaşadım. Asla gözüm arkada değil.
  • Üçüncüsü ise; asıl ve en büyük mutluluğum, dünyadaki tüm halkların mutluluğu gerçekleştiğinde olacaktır.