Yeni Emperyalizm.
Yeni Emperyalizm’in bir taktiği de “aldatma”dır. Aldattığı ölçüde çoğaltır sömürüsünü. Sömürü arttıkça “ekmek” azalır. Zorunlu olarak insan, ekmek peşine düşer. Ekmek peşine düşmek, ekmek aramak “GÖÇ” demektir. Göç gerçek ama aldatmacadır. Göç sırasında ekmek bulmak zorlaşır.
Ekmek, başka ne durumda azalır? Ülkedeki üretim azalınca, savaşlarda, nüfus artınca. Göçmek işsizliktir. İşsizler, iş arayacaktır. Göç, fabrikaya doğru yönelir. Bu ise “ucuz emek” demektir. Ucuz emek doymaya, barınmaya yetmez. Doymaya yetmeyen sanata dair ne söyler? “Hiç!” Sanatsız bırakırsa insanı insan çölleşir, ülke çölleşir. “Hiç” sömürüdür.
Giderek yalnızlaşır insan. Hak azalır. Adalet azalır. Kin, şiddet, hırsızlık, terör, çeteler, uyuşturucu, soygun, kumar artar. Süreçte, kötülük örgütlü davranarak büyür. Birey umudunu yitirmeye başlar. Delilik hız kazanır. Toplum içine yayılır. Kişi tek başına bu pislikten arınamaz. Bazıları örgütlenmeye yönelir. Yine bazıları “sıla”ya dönüşe hazırlanır. Oysa döneceği “sıla” kalmamıştır. Artık; hasretlik sözde kalır, yakıcılaşır, sesizce dillendirir:
“Bir evimiz olacaktı, pembe pancurlu. Küçücük bir bahçesi. Bahçeşinde çeşit çeşit çiçekler. Yakınında bir dere şırıl şırıl sesiyle. Ya da minik bir göl…”
Ya gerisi…