- kendim için hiç çalışmadım: hep kendime çalıştım
- ayazda kar yağmaz
- uzağı göremeyenler stada gider
- her kuluçkaya yatan yumurta yapamaz
- her taştan duvar olmaz
- şemsiyenin önü arkası aynıdır
- savaşlarla büyüdüklerini sananlar, en küçüklerdir
- en kıvrak çizgi “karadeniz” dedir
- en çabuk, ince uçla delinir.
- kavga öncelikle kendinledir
- güzeli düşün, üret; çirkine yer kalmasın
- beğenilmek hoştur, kapılan sarhoştur
- sınırları sanat yıkarsa, kalıcı olur
- karanlık/işkence/ölüm eşitliyor insanı
- şiir direnir
- kimliğini anlatmaktır, sanat
- elini kaldırma, indirmek zordur
- köyünü yok edersen, geçmişini/kültürünü arama
- vardığın yer senin ile seni yetiştirenlerindir
- bulut varsa, yağmur yağar
- 0-7 yaş sensin, ara
- barış güzellikleri besler, güzelliklerden beslenir
- kış gelmezse kork, kıştan değil
- şafaklar, ölümleri gizlediği gibi; özgürlükleri de doğurur
- sermayenin yurdu, sermayedir
- terazin olsun ki; tartabilesin
- feodal erkeğin karakutusu, kadınlık dışıdır
- her okuduğun kendinedir
- kitap yazmak, öğrenmektir
- kan içicilikten, su içiciliğe doğru
- RESİM, duvarlarımızda penceredir.
Şiirim Üzerine
bir çocukluk rüyası..
bir gençlik şavkı..
bir delimseklik..
bir haykırış..
bir direniş..
bir masal..
bir aşk dillenmesi..
bir dünya kuruş..
*çocukluğunun dilini bulan..
*yöreselliği yakalayan..
*öncesini sonrasını tanıyan..
*esinlerden uzak..
*aklı başında..
*yaşadıkları ile tanıklık yapan..
*kişisel imge dünyasını oluşturan..
*sanatın ırmağına ‘ben’ini katan..
*dünya kültür köprüsüne varan..
*’zıtların dengesini’ kuran..
*yaşayan bir şiir…
Şakir Sağlam
Şiir dosyalarım çoğaldı. Adları şöyle:
1-oy türkelli
2-göç
3-söz
4-sorgu
5-kavalım ile söyleşi
İki şirimi veriyorum:
………………………………………..
“aynı marka“
bu tarihin bebeleri
latin rakamlıdır
bebelerin gözlerinde
mutluluk kutlamaları yazılıdır
silahlar ellerinde
bellerinde bombalar
boyunlarında ölüm kimlikleri asılıdır
bu tarihin bebeleri bilmez
yedikleri hamburgerde
öldürüldükleri silahta
giydikleri kotta
sen bilirsin sevgili kavalım
aynı markalar kazılıdır
aynı markalar kazılıdır
……………………………………………………….
“yürek nasıl okunur“
yürek yüzden okunur
rengim mor dağlar
kül bulutlar saçlarımdır
Yürek gözden okunur
gözlerim kan kırmızı
alevden kör gözlerim
yürek candan okunur
tenimdeki can sustu
çocuklar soğuk
yürek savaşlarda okunamaz
insan yakar
insan kavurur
savaşın tüccarları
yürek savaşlarda okunamaz
yürek savaşlarda okunamaz
…………………………………………
Trabzon Erkek İlköğretmen Okulu’nda çıkardığımız ÇAKIL adlı gazetemiz gerçek bir yuva olarak hala belleğimdedir.

O günlerde bir alışkanlığımız vardı. Ayrılık günleri yaklaşınca; bir deftere arkadaşlarımıza yazılar yazdırırdık. İyi ki yazdırmışız. Sınıf arkadaşım, değerli öğretmen Vursay Aldıkaçtı o anı defterinden birkaç sayfa gönderdi 50 yıl sonra. Çok sağ olsun. Çok mutlu oldum. 17 yaşında yazdığım o şiire kavuşturdu beni:
Güneyce’den İspir’e
İlk kez gördüğüm Karadeniz dağları nefesimi kesti.
Fotograflar söyler zaten…
Güneyce’den İspir’e götürdü beni, Em. Öğrt. Avni Yangaz. İspir’i yeni gördüm. Uzun anlatmam gerekir. Hiç yüksünmeden durdu, kalktı, bekledi. Fotograf çekmemi sağladı. Teşekkürler.
İki fotografımı, baskısını yaptırıp armağan ettim kendisine.
Teşekkürlerimle…
Çerkes Anma Günü
Çarlık Rusya’nın gerçekleştirdiği (21 Mayıs 1864) Çerkes sürgünü ve soykırımının 155. yılında Düzce Bataklı Çiftlik Köyü’nde anıldı.
İlk kez gördüm ve fotografladım. 2019
1 Mayıs 2019
2020 yılında 1Mayıs kutlamalarında covıd-19 nedeniyle fotograf çekemedim.
O nedenle 2019 yılı görünümlerini sunuyorum:
Konuralp Müzesi
Müze fikri ülkelerin geçmişini geleceğe bağlama kanallarından.
View MoreYedi Göller-2018
Yedi Göller hayalimdi. Gerçek oldu.
Bolu ilimizdedir.
Büyükgöl, Seringöl, Deringöl, Nazlıgöl, Küçükgöl, İncegöl ve Sazlıgöl adıyla yedi göl var. Ancak son yıllardaki kuraklık yedinci gölü bizden aldı.
Orman alanında çok çeşitli bitki ile hayvan türü yaşamaktadır. Yemek ile konaklama alanları bulunuyor.
16-17-18 Kasım günleri görselliği en yoğun tarih bilinmektedir.
Uzun söze girmeden fotograflara bakalım.
Kamilet Ve Mençuna Şelalesi
Dünya harikalarından bir vadi ve o vadinin canı-su kaynağı Mençuna Şelalesi. Vadinin iki deresinin buluştuğu noktada ise harika köprülerle şaşırıyor insan.
Gidilecek yerlerin ilk sırası olmalı. Şu güzellikler kaçırılmamalı.
Tonya Otçusu-2017
Tonya Otçusu keyifle izleniyor.
Kadırga Yaylası’nda “otçu şenlikleri” onlar olmadan sönük geçiyor.
Önceki yıllarda “Oğuz Otçusu” olmadan şenlikler olmazdı.
Yeni sıkıntılardan birisi ise video-foto çekimleri. Özellikle telefonları ellerinde ve ortada dolaşanlar önemli kirlilik oluşturuyorlar. Otçu ekiplerini asla temiz izleyemiyoruz. Halkanın ortasını dolduruyorlar, horondakiler görünmüyor.
Bu fotografları da çok eleyerek sunuyorum:
Yine Bir Seçim Olabilir.
Ya seçim olursa!
Seçim, adı üzerinde farkları olanlar arasından, özgür irademizle değerlendirme yapmamız gereken bir eylemi anlatır. Politik alandaki seçimlerden söz ettiğimize göre, partileri de ele almamız gerekir.
Kısaca, iki durum olmalıdır: 1- Partilerin Farkları olmadır. 2- Özgür irademiz olmalıdır.
Değerlendirme yapabilmem için; partilerin farkları olmalı ve ben özgür iradeli bir yurttaş olmalıyım. Eğer bu ikisi varsa seçimin sonucu ne olursa olsun saygı duymak gerekir.
Bu iki durumu irdeleyelim, gerçekte bu iki durumu iç içe geçmiş olarak yaşamaktayız:
1- Partilerin Farkları olmadır.
Bizi yıllardır kaynaşmış bir toplum durumuna getirmeye çabaladı tüm yönetimler. Yani farkı olmayan toplum olarak görmeye ve göstermeye çabaladılar. Bunun için Devlet yapısı aynı kaldı görüntüsü altında eğitim, yasalar, polis, ordu değiştirildi. Bunları savunan partiler oluşturuldu. EMEK dışında; Din, dil, ırk, bölge, cinsiyet ayrımcılığı üzerine politika yapanlar çoğaldı. Bu tür politika yapanlar toplum düşmanlarıdır. Ama, bir dünya politikası haline getirildi. Bunlara inanmamak gerekir. Çünkü; bizim partilerimiz dincilik, ırkçılık, bölgecilik, cinsiyet ayrımcılığı ve emek düşmanlığı üzerine politika yapıyorlar. Aynı kapitalizmin egemen olduğu ülkelerdeki gibi. Peki farkları ne? Yok…
SATIŞ YAPIYORLAR: Din, dil, ırk, bölge, cinsiyet satışı durdurulmalıdır. Hatta, yasa ile yasak olmalıdır.
Bakıyoruz bu gün, dinimle Allah’ım arasında aracı olamaz diye bir din kuralı varken, hem de her parti aracı durumda. Bütün din adamları aracı durumda. Laiklik kavgası yaratılıyor? Dincilik yani şeriat alevlensin ve insanlar şeriat kavgasından başka bir şey göremesinler diye. Doğrusu ne, din üzerine politika ve partileşme yapılamaz: Herkes dinini-ibadetini özgürce ve gösterişe düşmeden yaşar. Kimse kimsenin dinine ibadetine karışamaz. Türkiye’de bu özgürlük var zaten. Ama din özgürlüğünden yararlanıp, Türkiye’yi şeriat ülkesi yapmaya çalışan politikacılar araya girenler dinime küfrediyorlar. Hatta öyle yalanlar uyduruyor ve fısıltı gazetesine uyguluyorlar ki, bu günkü (2023) haldeyiz.
Irkım üzerine söz hakkı yalnızca benim olması gerekirken, her parti ırkçı durumda. Türk ırkı üzerine politika yapanlar bana da öteki ırka da saygısızlık yapıyorlar. Yani o üstün ırk, ben kötü ırk mıyım? Ya da tersi miyiz? Bunu neden yapıyorlar? Din üzerine politika yapanlardan kurtulan olursa, çelmeyi ırk politkası yapanların ağına düşsün, kurtaramasın diye. Bütün ırklar kardeştir gerçekte. Irk üzerine politika yapanlar ırkıma küfrediyorlar.
O halde,Irk üzerine politika yapanlar tarih boyunca suçludurlar.
Aynı düşünmeyi sürdürünce farkları olmadığı görünüyor. Biliniyor zaten.
Düşünmeyi şöyle de sürdürebiliriz;
* Müslümanın yemek ihtiyacı var, hıristiyanın da. Partililer benim yemek ihtiyacım üzerine politika yapsınlar öyleyse.
* Türk hasta olabilir. Kürt de, ermeni de, İngiliz de olabilir. Partililer benim hastalığımın tedavisi üzerine politika yapsınlar öyleyse.
* Kadının da yaşamaya ihtiyacı var, erkeğin de. Partililer benim yaşama ihtiyacım üzerine politika yapsınlar öyleyse.
* Yaşlı insanın da genç insanın da işe ihtiyacı var. Partililer benim iş ihtiyacım üzerine politika yapsınlar öyleyse.
* Türkiye’nin doğusunun da, batısının da kalkınmaya ihtiyacı var. Partililer benim kalkınma ihtiyacım üzerine politika yapsınlar öyleyse
* Her insanın bağımsız bir Türkiye’de, insan onuruyla yaşama hakkı vardır. Partililer benim bağımsız Türkiye ihtiyacım üzerine politika yapsınlar öyleyse.
Bu düşünme yöntemi doğruysa, ki bana göre doğrudur; bu partilerin farkı yoktur.
2- Seçerken özgür müyüm?
Birkaç soru ile başlayalım: ÇOCUKLUĞUM HANGİ ORTAMDA GEÇTİ? Bireyi özgür yetiştirmenin koşulları ile mi büyütüldüm? Ailemin fikir yapısı, okul programları, öğretmenim eğitimcilik düzeyi, okutulan kitaplar, mahallem ve köyümün gelenekleri…Tüm bu sorular daha çok, siz de biliyorsunuz…
Ama asıl soru şu; neden Türkiye’de yeterince fabrika yok? İş alanlarının azlığının diğer sorunları çoğalttığı bilinen bir gerçek zaten. “Çünkü, demokrasi fabrika ile olur.”
Şimdiiii, bu partilerin farkı yok ve ben özgür değilim.
Bütün bunlar bir oyun ve bu oyunu SERMAYE oynuyor.
Haydi o zaman; soralım ve öğrenelim: Sermaye ne?
HAYDE!!!